Makro Ekonomik Haberler

09.06.2011

Hazine'nin nakit dengesi Mayıs ayında yıllık bazda %50,5 azaldı ve 3,1 milyar TL fazla verdi. İki ay üst üste gelen fazla ile birlikte yılbaşından bu güne nakit açığı 2,5 milyar Dolar olarak gerçekleşti, bu rakam aynı zamanda geçtiğimiz yılın ilk 5 ayına göre %74,6'lık bir düşüşe işaret ediyor. Nakit bazlı faiz dışı fazla, bir önceki yılın aynı dönemine göre %3,3 artarak 7 milyar Lira olarak gerçekleşirken, faiz-dışı harcamalardaki artış yılsonu hedefini ikiye katladı ve %16,6 olarak kayıtlara geçti. Detaylara baktığımızda gelirlerde %12,8 ile yılın en yavaş artışı kaydedilirken, harcamalar tarafında %24,7'lik bir artış göze çarpıyor. Nakit dengesi verilerinin seçim öncesinde limitli de olsa gevşeyen bir mali performansa işaret ettiğini düşünüyoruz. İleriye yönelik olarak, MB'nin finansal istikrara yönelik riskleri kabul edilebilir seviyelere çekmesine yardımcı olmak amacıyla maliye politikası tarafında sıkılaştırmanın devam edeceğini öngörüyoruz.

Merkez Bankası'nın Haziran ayı için hazırladığı 1. beklenti anketine göre yılsonu enflasyon tahminlerinde 0,6 puanlık bir artış göze çarpıyor. Beklentilerin bir hayli üzerinde gelen Mayıs ayı enflasyon rakamlarının ardından piyasanın sene sonu tahmini %7,54'e yükselirken, %6,93 olarak gerçekleşen 12-aylık rakam son 6 ayın en yüksek tahmini olarak kayıtlara geçiyor. Para politikası tarafında bu ayın PPK toplantısında bir faiz artışı beklenmezken, sene sonuna kadar 75 baz puan, önümüzdeki 2 yıl sonuna kadar ise toplam 150 baz puanlık bir faiz artışı bekleniyor. Üretim tarafında hız kesen yükselişe karşın 2011 büyüme tahminlerinin yukarı yönde revize edildiğini görüyoruz. 3 ay öncesine göre 0,4 puanlık artışla %5,3 seviyesine yükselen yılsonu büyüme tahmini, 2012 yılı için bizim beklentilerimize göre daha iyimser kalarak %4,8'lik değerini koruyor. Dış dengelere baktığımızda piyasanın 63,5 milyar Dolarlık 2011 cari açık öngörüsünü gerçekçi bulmuyor ve piyasanın ya yaşanan hızla bozulmaya tahminlerini revize ederek ayak uydurmakta geri kaldığını ya da yılın kalanında dış dengede keskin bir iyileşme beklendiğini düşünüyoruz. Döviz tarafında Lira'nın kısa vadede ve yılsonuna kadar gücünü koruduğunu görüyoruz, fakat 12-aylık Dolar/Lira beklentisinin son 1 yılın en yükseği olan 1,60 seviyesine gelmesinin dikkat çekici olduğuna inanıyoruz. Son olarak Haziran ayının ilk beklenti anketi, MB'nin yükselen enflasyonun Haziran rakamları ile birlikte tersine döneceği beklentisine karşın kredibilite açığının daha da arttığını gösteriyor.


Sanayi üretimi Nisan ayında %8,3 artış kaydederek beklentimize oldukça yakın gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından duyurulan rakamlara göre son 17 ayın en düşüğü olan artış temposu %8,4'lük öngörümüz ile nerdeyse birebir örtüşürken, %8,9'luk piyasa beklentisinin ise sınırlı miktarda altında kaldı. Geçmiş verilere baktığımızda Mart ayı artış temposunda 0,2 puanlık sınırlı bir düşüş ile %10,2 düzeyine bir revizyon gelmiş olmasına rağmen yılın ilk çeyreği için sanayi üretimi artışının %14,2 muhafaza edildiğini görüyoruz. Endeksin kırılımı bize imalat sanayi büyüme temposunun %8,6 ile ilk çeyrekteki %14,8'lik artış hızının kabaca yarısına gerilemiş olduğunu, madencilik ve elektrik üretimi sektörlerinde de kaydedilen %1,6 ve %8,7'lik temponun geçmiş aylara göre bir miktar yavaşlama kaydettiğini söylüyor. Ancak sanayi üretiminde yaşanan göreceli yavaşlamanın para politikası açısından bir rahatlama yaratacağı fikrinde değiliz. Her ne kadar TÜİK rakamlarının ekonomik aktivitenin birinci çeyrek sonu-ikinci çeyrek başında aşağı yönlü döngüye başlangıç yapmış olabileceğine işaret ettiğini düşünüyor olsak da, kısa vadede bu durumun dış ticaret cephesindeki dengesizliği giderebileceğine inanmıyoruz. Daha fazla sıkılaştırmaya olan ihtiyacın, Merkez Bankası'nın işaret etmekte olduğu makro-finansal risklere ek olarak son 7 aydır kesintisiz artış trendinde olan çekirdek TÜFE'nin açıkça ortaya koyduğu fiyat istikrarı risklerinin ortaya çıkması ile oldukça belirgin hale geldiğini düşünüyoruz. Finansal istikrar cephesindeki risklerin azaltılabilmesi için üretim seviyesindeki düşüşe en azından ithalat talebinde bir yavaşlamanın eşlik etmesi gerektiğine inanıyoruz.

Yukarı